SON DAKİKA
Hava Durumu

Yüzde Birin Peşinden

299 Bin ton siyanürün peşine düşmeyen çevreciler, yüzde bir için eylemlere devam ediyor.

Haber Giriş Tarihi: 24.01.2015 11:35
Haber Güncellenme Tarihi: 24.01.2015 11:35
Kaynak: Haber Merkezi
fatsagazetesi.net
Yüzde Birin Peşinden
Siyanürle altın çıkartılmasına karşı eylemleri ile gündem oluşturmaya çalışan Fatsa-Ünye Doğa Platformu, 25 Ocak 2015 Pazar günü maden ocağının bulunduğu yerde basın açıklaması yapacak. Fatsa'da kamuoyu oluşturmak adına bir yürüyüş ve meydan toplantısı gerçekleştirdikten sonra bir kısım köy sakinin ve bazı siyasi partilerin desteği ile açılan çadırda eylem kararı alan Fatsa Ünye Doğa Platformu, hem sosyal medya aracılığı hem de Fatsa sokaklarına astığı afişlerle destek talebinde bulundu. Şirket tarafından gerek bölge insanına ve gerekse de yerel basın kuruluşları ile kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik gerçekleştirlen bilgilendirme toplantıları ve Ordu Valiliğinin organizesinde yapılan ve de maden ocağının çevresinde yaşayan vatandaşların iştiraki ile gerçekleştirilen il dışındaki bazı altın madenlerinin ziyaretinden sonra toplum desteği azalmış gibi gözüken Fatsa Ünye Doğa Platformu, Fatsa sokaklarına astığı ve vurucu cümlesi "Toprağımızın üstü altından değerli" olan afişlerde; "Topraklarımızı zehirle doldurmalarını, zehirin havaya suya yayılmasını seyretmiyoruz! Kaza olup; siyanürün daha büyük miktarlarda ortalığa saçılıp adına kader denmesini, zehirlenerek ölmeyi, hastalanmayı beklemiyoruz!" denilerek, Ordu İdare Mahkemesinde devam eden davaya, davacılar adına taraf olduklarını beyan ettiler. Altın madeninin faaliyetleri ve olabilecek olumlu ya da olumsuz sonuçları açısından bakıldığında, adına bilgi eksikliği ya da ön yargı diyebileceğimiz söylemlerin tekrar tekrar gündeme getirilmesi, soru işaretlerine neden oluyor. Altıntepe Madencilik tarafından yapılan bilgilendirmeler neticesinde, bölge insanın genel olarak maden faaliyetinin bölgeye zararlarından ziyade yararlarına odaklandığını söylemek mümkün. Zira bilirkişi tarafından belirlenen kamulaştırma bedellerinin, miras yoluyla bölüşmekten kaynaklı arazi kıtlığı göz önüne alınarak yaklaşık 4 katı fazla rakamla ödenmesi, bölge insanına iş kapısı olması, siyanür karşıtlığı üzerine kurgulanmış karşıt söylemlerin reelde pek inandırıcı olmaması, maden şirketinin elini güçlendiren argümanlar. Doğa Platformu tarafından afişte deklere edilen ancak her türlü olumsuzluk dikkate alınarak gerekin üç katı büyüklüğünde havuzların yapılması, daha işin afiş aşamasına sabote edildiğinin ve vatandaşı korkutarak eyleme destek vermelerini sağlama arzusunun bir göstergesi. Doğal afet sonucu bahçesinden belkide bir kaç yıl mahsul alamayacak olan köy sakinlerinin, gurbet yoluna düşmesinin istemedikleri gençlerine iş umudu olan altın madeni hakkında aslında kafasının net olduğunu söylenebilir. Eylemcilerin ve eyleme destek veren köylülerin sayısına bakıldığında bu durum gayet net görünüyor. Her ne kadar yeri geldiğinde "Köylü milletin efendisidir" söylemi ile üreten köylüyü yücelten zihniyet, iş; köylünün kendi aklını ve iradesini ortaya koymaya geldiğinde "Kara cahil" muamelesi yapıyor, kendileri gibi düşünmeyenleri ise şirket tarafından efsunlanmış ya da satın alınmış olarak itham etmekten çekinmiyor. Yıllık tüketim miktarı 300 bin ton olan siyanürün sadece yüzde birlik bir kısmının altın madenciliğinde kullanıldığını ve neden 299 bin ton siyanürün peşine düşülmediğini sorduğunuzda ise aldığınız yanıt sadece tatlı bir gülümseme. "Bu değirmenin suyu nereden geliyor?" dediğinizde ise söylenen "Aramızda topluyoruz" sözü, doğrusu pek inandırıcı gelmiyor. Yıllardır yeraltındaki zenginliklerin gün yüzüne çıkartılmamasını eleştirdik. Çeyiz sandığı üstünde oturan züğürtler gibi olduğumu söyledik durduk. Şimdi ise bu zenginliklerin ekonomiye kazandırılmasına çalışılırken, zaten geçim sıkıntısı sebebiyle doğduğu topraklarda yaşamaya mahrum kalmış insanlarımızın karşısına geçip, olmadık mazeretler üretiyoruz. Yabancı yatırımcı deniyor, yabancı sermaye deniyor, bizim şirketlerimiz çıkartsın deniyor. Türk müteahhitlerinin ve Türk sermayesinin dünyanın kaç ülkesinde ihale aldığı, kaç insana ekmek verdiği hesaba katılmıyor. Yüzlerce firmanın, binlerce yurdum insanına aş ve iş kapısı olan projelerdeki rollerine, oralardaki yerel güçlerin böylesine bir yabancı sermaye ve yatırımcı düşmanlığı yapmasının neticesinde yaşanabilecek felaketleri aklıma bile getirmek istemiyorum. Burada yüzde 55'i Türk olmasına karşın halen yabancı muamelesi gören Altıntepe Madencilik'in başına gelenleri göz önünde bulundurunca, dünyada iş yapan Türk şirketlerini bir kez daha özel onuru hak ettiğini belirtmek gerekiyor. Eğer mesele sermaye düşmanlığı ise onu da anlamak mümkün lakin vatandaşın karşısına "İstemezük"ten daha inandırıcı veri konulması, alternatif kazanç kapılarının açılması gerekiyor. Doğanın kısa süreli de orta vadeli bir tahribata uğradığını kimse inkar edemez lakin bu da işin doğasında var. Ağaç kesilecek, yol açılacak, yeşil görmeye alıştığımız manzara toprak rengine dönecek. Üretim tesisi kurulacak, insanlar çalışacak, memleket daha da güçlenecek. Endişeli durum yok demek safdillik olur ama gerçeği görmemek de akıl tutulması olur en iyi ifadesiyle. Şirketin, karlılık amacıyla can ve mal güvenliğini göz ardı etmesi, ÇED raporunda belirlenen taahhütleri yerine getirmemesi, neredeyse imkansız. Bunca resmi ve sosyal takip araçlarının bulunduğu bir ortamda, kılı kırk yaran mevzuatların yorucu yaptırımlarında, en ince detayı bile es geçmeyen bir üretim zihniyetinde olduğunu beyan eden bir firmanın daha bismillah demeden günah keçisi ilan edilmesi, insaf ölçülerine sığmıyor. Yine de itiraf etmeliyim ki siyanürle altın çıkartılmasına karşı çıkanların büyük bir bölümünün samimi olduğunu ve endişelerinden ötürü korkuya kapıldıklarını söyleyebilirim ama tamamı için bunu söylemek zor. Gerekçesini ne gösterirlerle göstersinler, gönüllülük esasına dayalı bir eylemin ömrü uzun olmaz, olamaz. Herkesin geçindirmek zorunda olduğu bir ailesi, gelecek hazırlamak zorunda hissettiği çocuklarının geçimine dair sorumluluklarını bir taraf bırakıp, Fatsa yollarına bir daha, bir daha, bir daha düşmeleri zor ötesi... Bu insanların ulaşım, barınma, karın doyurma, açılan davaların maliyetlerini karşılama noktasında ortaya çıkacak rakamları kendilerinin karşılayacağına kaç kişi inanır? Ancak tüm bu hengamelerin özelinde siyasi bir emel varsa, esas bu hususun dikkatlice izlenmesi gerekir. Ve her ne olursa olsun, tepkiler de söylemler de şiddetten kaçınılmalı, her türlü kışkırtmalara karşı uyanık olunmalı. Şahsen bu yönde endişelerin bulunduğunu, vatandaş nezdinde gerekli destek bulunamadığı takdirde seyyar eylemciler ile yola devam edilebileceği hesaba katmak gerek. Nasıl ki yüzlerce avukatın kayıtlı bulunduğu Ordu Barosundaki hukukçular dururken, memleketin diğer ucundan avukatlar olaya müdahil ediliyor, aynı bu şekilde eylemciler de Fatsa'ya konuşlanabilir. Kimseyi; siyasi tercihinden ve aidiyet duyduğu, peşinden yürüdüğü dünya görüşünden ötürü yadırgamak kimsenin haddine değil ancak, siyasi teşkilatlanmasını; Fatsa'da, Ordu'da, Karadeniz'de yapamamış oluşumların avukatlığını yapanların, memleketin bir ucunda farklı, diğer ucunda farklı söylemler ve eylemler üzerinden gönül kazanma çabalarının beyhude olacağını peşinen söylemekte fayda var. Eğer bu memleketin anasıyla yavrusuyla muhalefetliğini üstlenen partiler her geçen gün maden ocağına yönelik desteklerini çekiyor ve marjinalleşen söylemlere prim vermiyorlarsa, bir kez daha düşünmek gerekiyor. Gerek açık alanlarda ve gerekse de salon toplantılarında Fatsalılardan yeterli desteği sağlayamayan Platformu'nun hafta sonu gerçekleştireceği basın açıklamasına İstanbuldan dahi otobüs kaldıracağını duyurmasına karşın, vatandaşların ne oranda destek vereceği merakla bekleniyor.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.