Derler ki;
       Fotoğrafın büyüğüne bak.
       Eskiden “Hatice’ye bakma, Netice’ye bak…”Derlerdi. Kısmen onun gibi bir şey yani…
       İletişim araçlarının bu denli gelişmiş olduğu günümüzde; (özellikle) bu iktidar bunu çok iyi beceriyor.
       Gerçi seçimlerde diğer partilerin de iktidar partisinden aşağı kalır tarafı yoktu ama…
       AKP bir başka,
       Hem imkânları geniş, hem de iktidar olmanın nimetlerini kullanıyorlar. Ve hem de öz güvenleri oldukça ileri seviyede.
       Bu özgüven olayını biraz açalım isterseniz,
       “Özgüven”, kendini bir şeyi yapabilme kudretinde hissetmektir… Kısaca böyle diyor sözlükler.                                                                     Özellikle, eldeki imkân ve şartlardan daha büyük amaçları kendilerine şiar edinenler için kullanılır bu kelime.
       Mesela,
       “Ünye Tabakhane Deresini öyle bir ıslah edeceğim ki… İçinde Safahat Kayıkları cirit atacak…” Gibi iddialarda bulunmaktır özgüven.
       Eğer Ünye Tabakhane Dersini görüp de iktidar partisinin bu iddiasını işitenlerinizin “ammede attılar haaa” diyenlerinize de şu sözümle itiraz edeceğim,
        “Desteksiz atmakta maharet ister ve kendine olan özgüvenden gelir.”
        Gerçi;
        Her şey karşılıklıdır der atalarımız… Eğer karşımızda bu özgüveni takdir edip, alkışlayacak sevimli taraftarlarımız var ise, bu özgüven daha da katmerleşmez mi?
         Kısaca, her şey ortamında gelişir… Der, arif kişiler.
         Yazımızın başında demek istedik ki; iktidarlar genelde muhalefete “oyunbozanlık yapma, sıva çatlakları ile uğraşacağına sitelerimin endamına bak.” Diye hadlerini bildirirler.
         Bu doğru… Günümüzün modası ve “medeniyet anlayışı” bunu gerektiriyor. Aferin iktidara… Ama şehirlerimizi de bu arada yine “şey” götürüyor… Hem havadan, hem de karadan. Demek ki medeniyet şehirlerimizin daha henüz ne havasına teneffüs edebildi, ne de kadim caddelerine sirayet edebildi.
         Caddelerin pejmürdeliği karakterimiz oldu da… Hava kirliliğinin daha henüz farkında değiliz galiba… Belli ki bu (büyüğü ve küçükleri de dâhil) Belediyeler için henüz önemsiz mesele de… Benim anlayamadığım neden biz vatandaşlarda ve bilhassa ev hanımlarında tık yok?
         Öyle ya,
         Temizlik yapmanın kahrını çeken onlar… Tencere, tava gümbürtüsü ile neden sokağa çıkmazlar?
         Ya da,
         Belediyelerinden niçin deterjan tazminatı istemezler?
         Belki de “paralel ev hanımları” yaftalanmasından korktukları için olabilir… Kim bilir?
         Atalarımız boşuna dememişler “yere katlanan göğüne de katlanır.”Çok doğru.
         Çaresiz katlanacağız ve de alışacağız… Biz nelere alışmadık ki?
         İktidarlar sağ olsun…