SON DAKİKA
Hava Durumu

GÖRÜNENLER DOĞRU MU?

Yazının Giriş Tarihi: 13.06.2024 16:29
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.06.2024 16:29

Bana ulaşan okurlarımın yazılarım konusunda iki ortak fikirleri var.
Birincisi geçmişe ve hatta Sovyet dönemine kadar uzanan vurgular yaptığımı, örneklemeler verdiğimi; ama bugünün konularıyla bir alakasının olamayacağını…
İkincisi ise, anlatmak istediklerimi soyut kavramlar kullanarak ifade ettiğimi söylerler.
Elbette,
Yakın geçmişin ve günlük olayların önemi büyük. Hesapta olmayan, oyun içerisinde gelişen konulara göre olayların gelişeceğini ve yönünün değişebileceğini göz ardı etmiyorum.
Mesela;
Sovyetler Birliği’nin yıkılışını Gorbaçov’a yani onun “serbestlik ve açıklık” politikalarına bağlayarak konuyu basite indirgemiş olmuyor-muyuz?
Gorbaçov diye aydın fikirli bir lider çıkıyor “olmaz böyle şey” diyerek sihirli değneği ile dokunup Sovyet rejimini değiştiriyor. Sonrası malum. Koskoca Sovyetler Birliği tarihe gömülüyor.
Şu soruyu sormamız gerekmez mi? Bu denli uzağı gören bir lider sonunda Sovyetlerin yıkılacağını neden öngöremedi?
Bu soru Sovyetlerin yıkılışından bu yana hep zihnimi kurcalar. Her zaman bu soruma cevaplar ararım. Komplocu huyumu da katarak…
Dünya gerek teknoloji olarak gerekse düşünce olarak devamlı gelişiyor. Ancak dünya ölçeğinde bir felaket yaşanırsa sil yeni baştan yapılabilir. Tabii yeryüzünde insan denilen canlı kalırsa…
Toplumlar devamlı gelişme halinde olduğuna göre; Biz avam neslinin aklına hiçbir zaman şu soru gelmedi.
“İkinci Dünya Savaşından sonra Sovyetlerin yıkılışına kadar dünya tam kırk beş yıl giderek durağan hale geldi. Hâlbuki (her ne kadar gelişmelerden toplum yeterinde faydalandırılmasa bile)her türlü teknoloji ve buna bağlı olarak insan düşüncesi gelişti. Bu böyle gitmezdi.
Birincisi teknolojiyi geliştiren şirketler bunu kazanca dönüştürmek isteyeceklerdir. Sabırları nereye kadar olacaktı?
İkincisi Sovyet bloğu bu cendereye daha ne kadar dayanacaktı?
Gerisi yani yaşananlar bana göre teferruat.
Asıl sorumuzu soralım.
Birdenbire her türlü teknolojinin gemi azıya alması, dünyanın giderek küçülmesi insan düşünce ve yaşamında dolayısıyla toplumlarda, buna bağlı olarak devlet yönetim sistemlerinde köklü değişiklikler kaçınılmaz olacaktır. Nitekim Dünya bu çalkantılar içerisinde.
Elbette ülkemiz yani devletimiz dünyadan azade değil. Ekonomi, teknoloji bir yana eğitim yılı ortalamasında (2022 verilerine göre) 37 OECD ülkeleri arasında 29. sırada. Bir de eğitim kalitesi dikkate alındığında durum hep vahim.
Böyle bir eğitim düzeri olan ve geçmişi çalkantılarla geçmiş bir ülkenin siyasetinden, toplumsal aksiyonuna, basınından gündelik yaşamına hep orta ölçeklidir. Yani var olma savaşı veren bir ülke değil kırk-elli yılını, beş-on yılını bile planlamaktan yoksundur.
Size yine geçmişten bir örnek vereyim,
İkinci Dünya Savaşından sonra Dünya bölüşüldü. Küçük ülkeler gıkını çıkaramadı. Ülkemize gelince; Sovyet tehdidinden dolayı önce çok partili sisteme geçtik. O yetmedi, NATO’ya girmek için Kore’ye asker göndermek zorunda kaldık.
Siyasilere sorsanız “amaç geleceği parlak gelişmiş bir ülke yaratmak.”
2000’li yıllarda %45’i köylü olan bir toplumu siyasetçiler ülkeyi arşa çıkarıyorlardı. Bugün köylü nüfusumuz indi. İndi inmesine de şehre göç etmekle şehirli olunmuyor ki!..Uydur-uydur millete cenneti vaat et. Şunu da hatırlatayım. İktidarı, muhalefeti ve bilumum vatandaşlar olarak romanın irili -ufaklı kahramanlarıyız.
Prompterden okumak kolay… Acaba prompterdekini kimler ve neden yazdı? Bir de romanın sonunda ne olacak? Asıl önemli olan bu…
Ah bir bilsem... Komploculuğum henüz o kadar gelişmiş değil. Malum orta gelişmişlikte bir ülkede yaşıyorum.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.