SON DAKİKA
Hava Durumu

ORMAN KURUDU

Yazının Giriş Tarihi: 13.04.2024 12:14
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.04.2024 12:14

(İyi Parti’de olduğu gibi!..)

Yıllarca evvel (doksanlı yılların başlarında) Sovyetler Birliği yıkıldığında merak edip Rusya’ya ya da diğer Sovyet Cumhuriyetlerine (ben dahil) gidenlerimizin birçoğu “yahu Türkiye gizli komünistmiş de haberimiz yokmuş” demişlerdi.

Öyle ya,

Çok parti olmasına rağmen bürokratlar eliyle otoriterlik, kamu mallarının iktidar eliyle yağmalanması, zaman zaman siyasete ordu ya da yargı yoluyla ayar verilmesi, bu arada devletin kasalarının boşaltılması vs. hepsi sanki ülkeyi idare eden seçilmiş iktidarlar değil de gizli bir elmiş gibi yine arada bir (sebebinin ne olduğunu anlayamadığımız) patlak veren olaylar…

Hepsi adı konmamış, rengi belli olmayan otoriter bir rejimin emareleri.

Bu arada,

İktidar ve muhalefet dahil bütün siyasi partilerin  “kalkınan/kalkındırılacak Türkiye” teraneleri ile oy avcılığı yapmaları da işin başka bir komedisi.

Biz ‘garip-guraba’ vatandaşlar “yahu %45’i köyde oturan, kısaca köylü olan bir ülke nasıl olur da öyle pat diye kalkınabilir? Sorusunu sormak akıllılığına eremedi? …Ve bütün siyasi partiler her nedense programlarında ya da seçim söylemlerinde bunu hiç dile getirmedi? Böyle bir problem yokmuş gibi davrandılar.

Siyasi partiler ana hatları birbirlerine benzeyen ama ideolojik söylemlerde farklılaşan bir yol izlediler. Yani hiç birisi “bu köylülük oranı ile kalkınma olmaz, ben şu şekilde şehirleşmeyi sağlayıp kalkınmayı da bu şekilde organize edeceğim” demedi. Hatta bazı partilerin köy kalkınması üzerine (o yılların modası olduğu üzere) programları, projeleri vardı.

Varsa yoksa ideolojiler üzerinden giydirmeler…

Bugün?

AKP’nin iktidar olduğunun üzerinden yaklaşık 22 yıl geçti. Bunun önemli bir kısmı (2015 kadar) partilerin mücadelelerinden ziyade klikler savaşı halinde geçti.

Bu arada AKP’de yapacağını yaptı. Köyde yaşayanların şehirlere göç etmeleri için ellerinden ne geliyorlarsa yaptılar. Büyükşehir projeleri, kamu yatırımları, yer paraları gibi aslında toprak sahiplerini tembelliğe alıştıran teşvikler, taşımalı eğitim, sosyal yardımlar vs.

Ayrıca yabancı göçler. Her ne kadar AKP’nin Batıdan destek almak için katlandığı söylense ve ezilenlere din kardeşliği gibi mazeretler çok inandırıcı gelmiyor bana.

Özgürlük mücadelesinde Suriye fukarasının % 60’ını boşaltmak ve sonu meçhul savaştan sonra gerisin geriye göndermenin çok da mümkün olmadığını siyaset mektebinin daha birinci sınıfında olanlar bilir.

Bundaki amaç başka gibi geliyor bana… Ülke nüfusunun yaklaşık % 30’unu köyden şehirlere sür, üstüne üstlük bir 10 milyon da yabancıyı dışarıdan transfer edip yerleştir.

Sonra; “Vira bismillah, Türkiye yüzyılı.”

2015 den sonra, özellikle anayasa değişikliğinin akabinde Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiğinden beri siyasi partiler iki şeyi tartıştılar, gündemi bununla meşgul ettiler. Demokrasi mi yoksa otoriter rejim mi? Sonra, ekonomi batıp gemi karaya toslayınca emekliler üzerinden fukaralık edebiyatları…

Halbuki,

Ülkenin esas meselesi ne o ne de bu…

Esas mesele ülkenin dolayısıyla sosyal yapısının toz duman olmasıdır. Burada nedenleri üzerinde durmayacağım. Çünkü yazıyı epeyi uzatırım. Ne işçi sınıfı ne esnaf orta sınıfı ne tüccar sınıfı ne de siyasetle uğraşan daha doğrusu (hangi cenahtan olursa olsun) siyasete kaynak yaratan sınıflar kaldı.

İktidar dahil istisnasız bütün partiler ülkemizin şu andaki sosyal yapısını kabullenmiş durumdalar. Bunu ülke halkı da kabullenmiş durumda. Geçenlerde yapılan bir ankette ülkemizin birinci sorunu %60 ile ekonomi, %6 ile de Suriye ve diğer göçmenler gelmektedir. Görüyoruz ki Suriye ve diğer göçmenler halkın gündeminden çıkmak üzere…

Kısaca yeni siyasal sistem ve 10 milyondan fazla göçmen bizim umurumuzda olmadığı gibi bizden birileriymiş gibi davranmaya başladık.

Halbuki bir ülkenin kalkınması ve ülkenin huzur ve güvenliği (büyük oranda) sosyal sınıfların birbirleri ile sıkı ilişki ve dengelere bağlıdır. Şehirlerimizde dengeler ve sınıfların teşekkülünü geçtik; olanlar bile darmadağın edildi. Yeni sınıfların teşekkülü he demeyle kurulamayacağı gibi, nasıl ve hangi değerler üzerine kurulacağı da belli değil.

Bugün tüm siyasi partilerin her kademedeki yönetimlerine baktığımızda tepeden atamaların göstermelik seçimlerle oraya yerleştirildiklerini görürüz. Üstelik bu en tepeden yani genel merkez tarafından gerçekleştirilmekte.

Hal böyle olunca şehirlerdeki (zaten çöken sosyal kesimlerin yanı sıra) bir de tepeden inmeler olunca siyasi yönetimleri besleyen kaynaklar kurutulmuş oldu.

Şu anda tüm siyasi partilerde yönetici sıkıntısı vardır. İşin en kötü yanı (yukarıda belirttiğim nedenlerden dolayı) gelecekte de siyaset yönetim kademelerine yeni “elamanlar” temin etmek mümkün olmayacaktır.

Yukarıdan birileri “memur” olarak atanıp vazife beklenilecektir.

Başlığımda “İyi Parti’de olduğu gibi” ifadesini kullandım. Bu konuda uzun yazmaya bilmem gerek var mı? Ülkenin merkez sağını hedef alan bir siyasi partinin kuruluşundan bu yana yaptığı akıl almaz işler ve gelinen noktada Akşener’den sonrasına talip olanlara baktığımızda, insanın “gelecek olan bırakıp gidenin hiç olmazsa yarısı kadar olsaydı.” Diyesi geliyor.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.