SON DAKİKA
Hava Durumu

HUDAİNABİT

Yazının Giriş Tarihi: 03.11.2025 16:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.11.2025 16:06

Bazı isimlerin nasıl verildiğini hep merak ederdim. Daha sonra canlı ve cansız her şeyin bir şekilde tanınması gerektiğini düşünerek isimlerin çıkışını sorgulamaktan vazgeçtim.
İsimler, her şeyi birbirinden ayırmaya yarıyor. Bazı isimler bir topluluğu, bazıları bir kavmi, bazıları bir fiili anlatıyor.
İnsan denilince nasıl bir şey olduğunu biliyorduk. Bunun gibi hayvan ve bitkiler de öyle.
Canlıların ortak özelliklerinden biri de üremedir. Yani her canlı neslini devam ettirmek için üremek mecburiyetindedir.
Hayvanların bir dişi bir de erkeği olduğundan neslin çoğalması için her ikisine de ihtiyaç vardır. Bunu fen ve biyoloji derslerinde daha iyi kavradım.
Üreme konusunda öğrencilerin en çok aklına takılan konu ise bitkiler olmaktadır. Bana “Öğretmenin bitkilerin de dişisi ve erkeği var mı?” gibi soru çok soruldu. Şimdi burada “Eşeyli üreme” konusu ile ilgili bilgi vermek olmaz.
Bitkilerin çoğu tohumdan ve fidan olarak yetiştirilir. Mısırın, buğdayın ve buna benzer tohumlu bitkilerin yetişmesi gibi. Bazen de fidanları başka yerlere dikip aynı tür bitkinin sayısı artırılır. Zirai birçok bitki böyledir.
Zaman içinde dikilen bitkilerin tohumları yere düşer ve onlardan da aynı tür bitkiler olur. Şayet bunlar meyve ise halk arasında “ham” olarak adlandırılır ve zirai veya besin olarak bir değeri varsa “aşılama” yöntemi ile yetişmesi sağlanır.
Bütün buraya kadar iyi de koskoca coğrafyada uçsuz bucaksız ormanlar nasıl yetişmiş? Onların tek tek dikilmesi mümkün değil. Ülkemiz orman açısından çok önemli bir ülke. Her ne kadar sel, yangın gibi bazı olumsuz şeylerle karşılaşsa bile hâlâ daha dünya üzerinde önemli orman alanlarına sahip bir ülkeyiz.
İster ülkemizde, isterse başka bir ülkede olsun ormanların tek tek dikilmesi mümkün değil. Öyleyse aynı türde bu kadar ağaç nasıl türedi? Hadi her birinin kökünden, tohumundan, rüzgârdan, yağmurdan bazı tohumların taşındığı varsayalım. Peki, aynı orman içinde farklı yerlerde farklı bitkiler nasıl türedi?
Konun ilmi tarafını bir yana bırakarak bu tür yetişen bitkilere atalarımız “hudainabit” demişler. Yani Allah tarafından yetişmiş bitki anlamına geliyor. Zaten burada “Huda” kelimesi “ilah” anlamına gelirken “nabit” kelimesi de “Bitmek, gelişmek, yerden çıkıp büyümek” anlamında olup iki kelime birleştirilerek “Hudainabit” olarak adlandırılmış.
Tabii bu adlandırma insan eliyle çoğaltılanlar ile kendiliğinden olanlar arasında ayırıcı bir vaziyet meydana getirmiş. Konuşurken “Şu ağacı ben diktim, falan ağacı aşıladım, filan tarlayı ektik fakat şu karşıda duran ağaç hep vardı” gibi sözleri duymuşluğumuz vardır.
Nebat kelimesi ise bitki demek olup burada “nabit” kelimesi bitkiye ait bir özelliği anlatıyor. Öyle veya böyle insan eliyle ekilip dikilen ile kendiliğinden olan bitkileri başkalarına anlatırken bile net olarak muhatabımız anlayabiliyor.
Konuşma ve yazma dilinde çok kullanılan bir kelime değil. Buna rağmen “Hudainabit” kelimesini bulan kişi müthiş bir ifadeyle bazı karışıklığın önüne geçmiş. Yoksa bir yerde tek başına duran bir ağacın dikilmeden var olduğunu anlatmak için bir sürü kelime kullanmaya mecbur kalacaktık. Üstelik de tam olarak anlatmak mümkün olmayacaktık.
Dilimizde bu ve benzeri o kadar kelime veya tabir var ki izahı çok zor. Ancak kastettiği anlamı ise anlıyoruz. Tabii konumuz ne fen dersi, ne de kelimelerin menşei. Hudainabit kelimesini duyduğum andan itibaren bir araştırma yaptım. Edindiğim bilgileri de aktarmak istedim.
Günümüzde “endemik” olarak bilinen bitkileri de “Hudainabit” sınıfına koymak isabetli olur mu bilmem. Onu da bu işle ilgilenenler açıklasın artık.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.