Yetmişe merdiven dayamış biri olarak ne zaman ramazan ayı gelse bir alış veriş yarışı başlar. Bu alışverişler iftara hazırlık olarak adlandırılır. Gün boyu bir şey yememiş yani oruç tutmuş kişiler; iftar sofrasında diğer zamanlara göre daha çeşitli besin maddelerini bir arada görmek istiyor.
Haksızlar mı?
Hakları var tabii. Her insanın “Bütün zamanlarda” en iyiye layıktır. Ancak bazı şartlar insanları daha hesaplı davranmaya itebilir. Realite har zaman akli bir çözüm yoludur.
Bir şeyi hak etmek başka, imkânları müsait olmayanların temin edebileceği başka. Burada yapılması gereken şeyler yapılmalı.
Yukarıda bahsedilen gibi zor şartlar, kendine göre hesap yaptırır.
Hak etmekle, imkân sahibi olmak her dönem tartışılmıştır. Ticarette arz talep dengesi ticaretin en insafsız kaidelerinden biridir. O kadar insafsız bir kaidedir ki bir nevi “fırsatçı” bir anlayıştır. Ne kadar fazla talep, o kadar fazla fiyat…
Neden az satılan malların fiyatları daha düşük? Çünkü alan yok da ondan. Bu durumda makul olan bir yol bulunmalı.
Bütün bunları bir araya getirerek ramazan aylarında marketlere yapılan “hücumlar” daha çok “boğaz” üzerinedir. Satıcılar ise “Nasıl olsa satılıyor, öyleyse fiyatı biraz artırmak kâr miktarını artırır” anlayışıyla fiyatlar ramazan ayında hatırı sayılır yükselir. Ramazan sonunda ise sözde “makûl” duruma geriler.
Peki, ne yapmalı?
Takkeyi öne alıp, makûl bir çözüm bulunmalı. Eskiler “Ehem mi mühime tercih etmek” diye bir söz söylemişler. Öncelik imkânların elverdiği ölçüde alış veriş yapmak lazım. Abartılı tercihler etiketleri olumsuz etkileyeceği bilinmeli. Birkaç akşam daha konforlu şeyleri sofrada görmek isteği 11 ay fatura ödemek demektir.
Şayet felekten bir veya birkaç gün çalmak istiyorsanız bunu ramazanlardan önce veya sonra yapmalısınız.
Babamın bir sözünü hatırlarım hep. “Aç kişi her şeyi yer” derdi.
Aslına bakılırsa “Açı doyurmak, toku doyurmaktan daha kolaydır” sözünü unutmamak lazım.
Şimdi bu yazıyı tesadüfen okuyanlardan “Ne yani, ramazanlarda bile istediğimizi yeme hakkımız yok mu?” diyebilir. Hak başka, imkân başka…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKİ ORDU
MARKETLERE HÜCUM VAR!
Yetmişe merdiven dayamış biri olarak ne zaman ramazan ayı gelse bir alış veriş yarışı başlar. Bu alışverişler iftara hazırlık olarak adlandırılır. Gün boyu bir şey yememiş yani oruç tutmuş kişiler; iftar sofrasında diğer zamanlara göre daha çeşitli besin maddelerini bir arada görmek istiyor.
Haksızlar mı?
Hakları var tabii. Her insanın “Bütün zamanlarda” en iyiye layıktır. Ancak bazı şartlar insanları daha hesaplı davranmaya itebilir. Realite har zaman akli bir çözüm yoludur.
Bir şeyi hak etmek başka, imkânları müsait olmayanların temin edebileceği başka. Burada yapılması gereken şeyler yapılmalı.
Yukarıda bahsedilen gibi zor şartlar, kendine göre hesap yaptırır.
Hak etmekle, imkân sahibi olmak her dönem tartışılmıştır. Ticarette arz talep dengesi ticaretin en insafsız kaidelerinden biridir. O kadar insafsız bir kaidedir ki bir nevi “fırsatçı” bir anlayıştır. Ne kadar fazla talep, o kadar fazla fiyat…
Neden az satılan malların fiyatları daha düşük? Çünkü alan yok da ondan. Bu durumda makul olan bir yol bulunmalı.
Bütün bunları bir araya getirerek ramazan aylarında marketlere yapılan “hücumlar” daha çok “boğaz” üzerinedir. Satıcılar ise “Nasıl olsa satılıyor, öyleyse fiyatı biraz artırmak kâr miktarını artırır” anlayışıyla fiyatlar ramazan ayında hatırı sayılır yükselir. Ramazan sonunda ise sözde “makûl” duruma geriler.
Peki, ne yapmalı?
Takkeyi öne alıp, makûl bir çözüm bulunmalı. Eskiler “Ehem mi mühime tercih etmek” diye bir söz söylemişler. Öncelik imkânların elverdiği ölçüde alış veriş yapmak lazım. Abartılı tercihler etiketleri olumsuz etkileyeceği bilinmeli. Birkaç akşam daha konforlu şeyleri sofrada görmek isteği 11 ay fatura ödemek demektir.
Şayet felekten bir veya birkaç gün çalmak istiyorsanız bunu ramazanlardan önce veya sonra yapmalısınız.
Babamın bir sözünü hatırlarım hep. “Aç kişi her şeyi yer” derdi.
Aslına bakılırsa “Açı doyurmak, toku doyurmaktan daha kolaydır” sözünü unutmamak lazım.
Şimdi bu yazıyı tesadüfen okuyanlardan “Ne yani, ramazanlarda bile istediğimizi yeme hakkımız yok mu?” diyebilir. Hak başka, imkân başka…