Emekli bir öğretmen abimiz anlatmıştı. Belki otuz seneden fazla hafızamda anlattıkları.
Bir gün misafir olarak gittiğim öğretmen büyüğümün evinde iş dönüp dolaşıp öğretmenlik mesleğine geldi. Daha “akıllı” telefonlar arzı endam etmemişti dünyamıza. İnternet desen son hazırlıklarını yapıyordu. Cep telefonu diye bildiğimiz “alet” sadece konuşmaya yarıyordu o zamanlar.
İşte böyle bir zamanda öğretmen abimiz bir hatırasını anlattı.
Mesleğinin sonlarına gelmiş bir öğretmen sene sonlarına yakın bir zamanda iyiye yorulmuş olmalı ki kürsüde sızmış. Bunu fark eden öğrencinin biri öğretmene dokunmuş. Birden irkilen öğretmene sormuşlar: “Bu ders hangi konuyu işleyeceğiz öğretmenim?”
Öğretmen bir öğrenciye bakmış bir sınıfa. Uyku ve mesleki yorgunluğun verdiği bir rehavetle “Falanca sayfayı içinizden iki kere okuyun” demiş. Herkes söylenilen sayfayı açmış. Aralarından biri “Öğretmenin orada resim var” demiş.
Bir an şaşıran öğretmen sayfa numarasını değiştirmeye karar vermiş ve “Falanca sayfayı okuyun” demiş. Bütün sınıf bahsedilen sayfayı açmış. Öğrencilerden biri “Yine resim var öğretmenim” demiş. Öğretmen şaşkınlığını gizlemeye çalışsa da olan olmuş bir kere. Nasılsa kitapta sayfa çok. Öğretmen son bir gayretle “Filanca sayfayı okuyun” demiş kararlı bir şekilde.
Her ne kadar sınıfta kıkırdamalar olsa da öğretmen duymazdan gelmiş. Şunun şurasında teneffüse kadar kestirmek varken ders işlemenin sırası mı?” diye geçirmiş içinden.
İş inada binmiş bir kere. Öğrencilere söylediği sayfayı en az iki kere okutmaya karar vermiş. Derken son bir hamle ile “Falan numaralı sayfayı okun” diye seslenmiş sınıfa. Bu sefer sınıftan daha homurtulu bir gülüşme sesi duyulmuş. Öğrencilerin arasından biri yüksek sesle “Öğretmenim sayfada yine resim var” deyince öğretmen sinirlenmiş ve “Resmi okuyun o zaman” demiş.
Resmi okumak…
Veya resim okumak…
Bu hatıranın üzerinden otuzdan fazla sene geçti. Hayatımıza bilgisayar, cep telefonu ve internet girdi. MSN uğradı bir ara. Sonra Facebook uzun süre tahta oturdu ve ardından İnstagrambaşköşeye kuruldu. Tabii Twitter ayrı bir âlem.
Peki bu hatıra nereden çıktı diye son olur mu bilmem. Ancak günümüzde yaşlılar Facebook denilen yerde vakit geçirirken gençler ise İnstagram tercih ediyor. Peki neden?
Facebook uzun yazıların yazılabildiği bir yer. İnstagram daha görsele dayalı. Önüne gelen fotoğraf paylaşıyor. Bir de kendilerine “Z” kuşağı deniliyor. İki satır yazıyı okumaktan acizler. Kitap fuarlarına bile yazar ile fotoğraf çektirmek için uğruyorlar.
Yıllar önce “Resmi okuyun” talimatını veren öğretmen aslında bu günleri o zamandan görmüş. Nerden bilecekti otuz sene sonra yazıdan çok fotoğraf okunduğunu…
Şimdi emekli bir öğretmen olarak önce eskilerde kalan bu hatırayı sonra da günümüz gençliğini düşündüm. İçimden “Nereden nereye” diye bir cümle geçti. O kadar okumaktan uzak olduğumuz halde bazı şeyleri tenkit ederken susmuyoruz. Ancak iki dakika olmadan aynı cümleleri yine kuruyoruz.
Sanırım dünyada en çok kitap alınıp, en az kitap okunan ülke durumundayız. Her sene alınan yüzlerce kitap okunsaydı böyle mi olurduk?
Bu arada “Z” kuşağı tabiri neyi kastediyor? Alfabenin her harfinin kuşağı var mıydı? “Z” kuşağından sonra gelen kuşağın ismi ne olacak? Benim asıl merak ettiğim şey “Ğ” kuşağı da var mıydı? Bence günümüzdekiler daha “Ğ” kuşağından çıkamamış.
Neyse kuşağı bırakalım da konumuza dönelim. Resim okumak mühimdir. Sağ olasın öğretmenim, “Resim okumak” diye bir kavram geliştirdin. Okuyalım bari…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKİ ORDU
RESİM OKUMAK
Emekli bir öğretmen abimiz anlatmıştı. Belki otuz seneden fazla hafızamda anlattıkları.
Bir gün misafir olarak gittiğim öğretmen büyüğümün evinde iş dönüp dolaşıp öğretmenlik mesleğine geldi. Daha “akıllı” telefonlar arzı endam etmemişti dünyamıza. İnternet desen son hazırlıklarını yapıyordu. Cep telefonu diye bildiğimiz “alet” sadece konuşmaya yarıyordu o zamanlar.
İşte böyle bir zamanda öğretmen abimiz bir hatırasını anlattı.
Mesleğinin sonlarına gelmiş bir öğretmen sene sonlarına yakın bir zamanda iyiye yorulmuş olmalı ki kürsüde sızmış. Bunu fark eden öğrencinin biri öğretmene dokunmuş. Birden irkilen öğretmene sormuşlar: “Bu ders hangi konuyu işleyeceğiz öğretmenim?”
Öğretmen bir öğrenciye bakmış bir sınıfa. Uyku ve mesleki yorgunluğun verdiği bir rehavetle “Falanca sayfayı içinizden iki kere okuyun” demiş. Herkes söylenilen sayfayı açmış. Aralarından biri “Öğretmenin orada resim var” demiş.
Bir an şaşıran öğretmen sayfa numarasını değiştirmeye karar vermiş ve “Falanca sayfayı okuyun” demiş. Bütün sınıf bahsedilen sayfayı açmış. Öğrencilerden biri “Yine resim var öğretmenim” demiş. Öğretmen şaşkınlığını gizlemeye çalışsa da olan olmuş bir kere. Nasılsa kitapta sayfa çok. Öğretmen son bir gayretle “Filanca sayfayı okuyun” demiş kararlı bir şekilde.
Her ne kadar sınıfta kıkırdamalar olsa da öğretmen duymazdan gelmiş. Şunun şurasında teneffüse kadar kestirmek varken ders işlemenin sırası mı?” diye geçirmiş içinden.
İş inada binmiş bir kere. Öğrencilere söylediği sayfayı en az iki kere okutmaya karar vermiş. Derken son bir hamle ile “Falan numaralı sayfayı okun” diye seslenmiş sınıfa. Bu sefer sınıftan daha homurtulu bir gülüşme sesi duyulmuş. Öğrencilerin arasından biri yüksek sesle “Öğretmenim sayfada yine resim var” deyince öğretmen sinirlenmiş ve “Resmi okuyun o zaman” demiş.
Resmi okumak…
Veya resim okumak…
Bu hatıranın üzerinden otuzdan fazla sene geçti. Hayatımıza bilgisayar, cep telefonu ve internet girdi. MSN uğradı bir ara. Sonra Facebook uzun süre tahta oturdu ve ardından İnstagrambaşköşeye kuruldu. Tabii Twitter ayrı bir âlem.
Peki bu hatıra nereden çıktı diye son olur mu bilmem. Ancak günümüzde yaşlılar Facebook denilen yerde vakit geçirirken gençler ise İnstagram tercih ediyor. Peki neden?
Facebook uzun yazıların yazılabildiği bir yer. İnstagram daha görsele dayalı. Önüne gelen fotoğraf paylaşıyor. Bir de kendilerine “Z” kuşağı deniliyor. İki satır yazıyı okumaktan acizler. Kitap fuarlarına bile yazar ile fotoğraf çektirmek için uğruyorlar.
Yıllar önce “Resmi okuyun” talimatını veren öğretmen aslında bu günleri o zamandan görmüş. Nerden bilecekti otuz sene sonra yazıdan çok fotoğraf okunduğunu…
Şimdi emekli bir öğretmen olarak önce eskilerde kalan bu hatırayı sonra da günümüz gençliğini düşündüm. İçimden “Nereden nereye” diye bir cümle geçti. O kadar okumaktan uzak olduğumuz halde bazı şeyleri tenkit ederken susmuyoruz. Ancak iki dakika olmadan aynı cümleleri yine kuruyoruz.
Sanırım dünyada en çok kitap alınıp, en az kitap okunan ülke durumundayız. Her sene alınan yüzlerce kitap okunsaydı böyle mi olurduk?
Bu arada “Z” kuşağı tabiri neyi kastediyor? Alfabenin her harfinin kuşağı var mıydı? “Z” kuşağından sonra gelen kuşağın ismi ne olacak? Benim asıl merak ettiğim şey “Ğ” kuşağı da var mıydı? Bence günümüzdekiler daha “Ğ” kuşağından çıkamamış.
Neyse kuşağı bırakalım da konumuza dönelim. Resim okumak mühimdir. Sağ olasın öğretmenim, “Resim okumak” diye bir kavram geliştirdin. Okuyalım bari…