Edebiyatımızda özellikle şiirlere konu olmuş bir ağaç. Kimi “servi” der, kimi “selvi” diye bilir.
Nihayetinde bir bitkidir. Genellikle mezarlıklarda bulunur. Neden mezarlıklarda çok bulunduğunu hep merak ederdim. Aslına bakılırsa tutarlı bir neticeye de varamadım.
Servi ağacı, boyu 30 ile 35 metreye kadar uzayabilen bir ağaç türüdür. Yanlara ayrılan dalları olmaz. Koyu yeşil bir renge sahiptir. Uzmanlar yaklaşık 2000 yıla kadar yaşadığını söylerler. O kadar yavaş büyür ki yıllar sonra bile aynı gibi görünür.
Divan şiirinde uzun boylu güzellere “Serv-i revan” denilmiştir. Büyük şairlerimizden Nedim’in “Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a” mısraı şiir severlerin hafızalarına kazınmıştır.
Serviyi kullanan yalnızca Nedim mi? Yine Yahya Kemal Beyatlı “Ve serin serviler altında kalan kabrinde / Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter” mısralarını edebiyatımıza kazandırmıştır.
Servi, şiirin dışında nesirde de kullanılan bir kelimedir. Ünlü yazarlarımızdan Ahmet Hamdi Tanpınar; “Küçük büyük her çeşmeyi iri gövdeli bir çınar yâhut da servi beklerdi” cümlesini kurmuştur.
Bütün bu izahların ardından servi ağacının bitkiler arasında hususi yer alan ağaçlardan biri olduğunu tahmin etmek zor değil.
Her şeye rağmen bu ağacın daha çok mezarlıklarda olması muhakkak ki bir anlam taşır. Ağaç görüntü itibariyle “sonsuzluğa” doğru yol alan veya sonsuzluğu gösteren bir işaret gibidir. Mezarlarda yatanların ise dünya hayatları sona ermiş, sonu olmayan başka bir âleme göç etmişlerdir. Biri sonsuzluk âleminde yaşarken diğeri de sonsuzluğu işaret etmektedir.
Ayrıca serviler, mezarlarda yatanlar için “Bakın siz yaşarken eş, dost akrabalarınızla beraberdiniz. Şimdi yanınızda kimseler yok. Sizi yalnız bırakmamak için biz yanınızdayız” der gibiler.
Mezardakilerin dünya hayatı sona erince onlara kan bağı olanlar da biz zaman sonra dünyayı terk edeceklerdir. Ve kabir denilen yapılar içinde cansız vücutları barındırırlar. Onları bekleyenler ise etrafındaki otlar ve oralara dikilmiş ağaçlardır. Otların ömrü kısadır. Yani mevsimliktir. Sonbaharda solar, baharda yeniden yeşerirler. Kaç tanesinin ölüp kaç tanesinin yaşadığı belli değildir. Ağaçlar öyle mi? Her mevsim yanlarında dururlar. Sadece yapraklı ve yapraksız olurlar.
Serviler uzun ömürlü oldukları için yüzlerce nesil görürler ölü veya diri. Serviler mezarlıkların müdavimleridir. Orada bulunanların sırdaşıdır bir yerde.
Serviler vefalı ağaçlardır. Orada yatanları sahipleri terk etse de onlar bekler. Ta ki kendileri hayatta kalana kadar.
Bu yüzden servi ağaçlarına karşı bir yakınlık duymuşumdur. Onlarda bulunan sabra hayranlık duymuşumdur. Kendi sınıfından olmayan canlıları hayatta kaldığı müddetçe beklerler. Serviler vefalı ağaçlardır.
Hâlbuki mezardakilerin yakınları için aynı şeyleri söyleyemeyiz. Bir kişi vefat edince onu; akrabaları, komşuları, sevenleri mezar yerine kadar getirir; vefat eden kişiyi orada bırakarak tekrar geri dönerler. Yani mezar başına gelenler, bir eksiği ile geri dönmüş olur. Mezar taşında sadece iki tarih vardır. Küçüğü doğumu, büyüğü ölüm tarihini belirtir. Bir de iki tarihin arasında bir çizgi vardır. İşte o çizgi de hayatı tarif eder.
Türkçesi “Baki olan Allah’tır” olan bir yazı Arap alfabesi ile yazılıdır.
Ancak servilerin hiçbir yerinde ne zaman dikildiğine dair bilgi yoktur. Onlar ebedi hayata göç etmişlerin dünyadaki ebedi bekçileridir. Üstelik servilerden kuruyanlar başka bir ifade ile ölenler olursa kesilip yerine başkası dikilir.
Kurumuş servilerin mezarları yoktur. Çünkü vefasızlık da insanlara has bir haldir…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKİ ORDU
SERVİ
Edebiyatımızda özellikle şiirlere konu olmuş bir ağaç. Kimi “servi” der, kimi “selvi” diye bilir.
Nihayetinde bir bitkidir. Genellikle mezarlıklarda bulunur. Neden mezarlıklarda çok bulunduğunu hep merak ederdim. Aslına bakılırsa tutarlı bir neticeye de varamadım.
Servi ağacı, boyu 30 ile 35 metreye kadar uzayabilen bir ağaç türüdür. Yanlara ayrılan dalları olmaz. Koyu yeşil bir renge sahiptir. Uzmanlar yaklaşık 2000 yıla kadar yaşadığını söylerler. O kadar yavaş büyür ki yıllar sonra bile aynı gibi görünür.
Divan şiirinde uzun boylu güzellere “Serv-i revan” denilmiştir. Büyük şairlerimizden Nedim’in “Gidelim serv-i revânım yürü Sa'd-âbâd'a” mısraı şiir severlerin hafızalarına kazınmıştır.
Serviyi kullanan yalnızca Nedim mi? Yine Yahya Kemal Beyatlı “Ve serin serviler altında kalan kabrinde / Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter” mısralarını edebiyatımıza kazandırmıştır.
Servi, şiirin dışında nesirde de kullanılan bir kelimedir. Ünlü yazarlarımızdan Ahmet Hamdi Tanpınar; “Küçük büyük her çeşmeyi iri gövdeli bir çınar yâhut da servi beklerdi” cümlesini kurmuştur.
Bütün bu izahların ardından servi ağacının bitkiler arasında hususi yer alan ağaçlardan biri olduğunu tahmin etmek zor değil.
Her şeye rağmen bu ağacın daha çok mezarlıklarda olması muhakkak ki bir anlam taşır. Ağaç görüntü itibariyle “sonsuzluğa” doğru yol alan veya sonsuzluğu gösteren bir işaret gibidir. Mezarlarda yatanların ise dünya hayatları sona ermiş, sonu olmayan başka bir âleme göç etmişlerdir. Biri sonsuzluk âleminde yaşarken diğeri de sonsuzluğu işaret etmektedir.
Ayrıca serviler, mezarlarda yatanlar için “Bakın siz yaşarken eş, dost akrabalarınızla beraberdiniz. Şimdi yanınızda kimseler yok. Sizi yalnız bırakmamak için biz yanınızdayız” der gibiler.
Mezardakilerin dünya hayatı sona erince onlara kan bağı olanlar da biz zaman sonra dünyayı terk edeceklerdir. Ve kabir denilen yapılar içinde cansız vücutları barındırırlar. Onları bekleyenler ise etrafındaki otlar ve oralara dikilmiş ağaçlardır. Otların ömrü kısadır. Yani mevsimliktir. Sonbaharda solar, baharda yeniden yeşerirler. Kaç tanesinin ölüp kaç tanesinin yaşadığı belli değildir. Ağaçlar öyle mi? Her mevsim yanlarında dururlar. Sadece yapraklı ve yapraksız olurlar.
Serviler uzun ömürlü oldukları için yüzlerce nesil görürler ölü veya diri. Serviler mezarlıkların müdavimleridir. Orada bulunanların sırdaşıdır bir yerde.
Serviler vefalı ağaçlardır. Orada yatanları sahipleri terk etse de onlar bekler. Ta ki kendileri hayatta kalana kadar.
Bu yüzden servi ağaçlarına karşı bir yakınlık duymuşumdur. Onlarda bulunan sabra hayranlık duymuşumdur. Kendi sınıfından olmayan canlıları hayatta kaldığı müddetçe beklerler. Serviler vefalı ağaçlardır.
Hâlbuki mezardakilerin yakınları için aynı şeyleri söyleyemeyiz. Bir kişi vefat edince onu; akrabaları, komşuları, sevenleri mezar yerine kadar getirir; vefat eden kişiyi orada bırakarak tekrar geri dönerler. Yani mezar başına gelenler, bir eksiği ile geri dönmüş olur. Mezar taşında sadece iki tarih vardır. Küçüğü doğumu, büyüğü ölüm tarihini belirtir. Bir de iki tarihin arasında bir çizgi vardır. İşte o çizgi de hayatı tarif eder.
Türkçesi “Baki olan Allah’tır” olan bir yazı Arap alfabesi ile yazılıdır.
Ancak servilerin hiçbir yerinde ne zaman dikildiğine dair bilgi yoktur. Onlar ebedi hayata göç etmişlerin dünyadaki ebedi bekçileridir. Üstelik servilerden kuruyanlar başka bir ifade ile ölenler olursa kesilip yerine başkası dikilir.
Kurumuş servilerin mezarları yoktur. Çünkü vefasızlık da insanlara has bir haldir…