Günlerden Çarşamba. Şair-Yazar dostum Abdullah Kartal’danAlankent’in pazarı olduğunu öğrendim. Tabii olarak da seyahatimi Çarşamba gününe getirdim.
Alankent’e vardığımda Pazar kurulmuştu. Ah o kasaba pazarları. Her köyden kişiler gelir. Yanlarında satmak istedikleri ne varsa… Aslında köylülerin buluşma vaktidir pazarlar. Alış-veriş bahane desek yeri.
Kalabalığın tam ortasından geçtim önce. Sonra Pazar yerini dolaştım yaya olarak. Bir şehri yaya gezmek şehir ile irtibat kurmak demektir.
Bir şekilde tanıştığım Turan Yaşar Beyefendi ile Abdullah Kartal’ı bekledik. Beklerken de sohbet ettik biraz. Daha sonra parka uğradık.
Abdullah Kartal ve Turan Yaşar ile önce Alankent Çok Programlı Lisesi’ni ziyaret ettik. Bizi Güleryüz ile karşıladılar. Müdür yardımcısı Hakan Çeyil ve memur Kenan Keskin bizi makamlarına davet etti. Alankent başta olmak üzere bazı konularda sohbet edip ayrıldık.
Günlerden çarşamba olması kalabalığın diğer günlerden fazla olması demekti. Ancak vakit akşama yaklaştıkça bazı kişiler tezgâhlarını toplamaya başlamışlardı bile. Sabahki hareket yoktu artık.
Ben misafir olduğum için her şeyi soruyordum. Belki komik geliyordu Abdullah Kartal ve Turan Yaşar’a ama ne kadar çok şey öğrenirsem o kadar tesirli bir tanıtım olurdu Alankent için. Ne de olsa çok eski tarihe dayalı bir yerleşim yeriydi.
İsminin Alankent oluşu ayrı bir mevzu. İleride onu da yazarız. Şimdi ilk aklımıza gelenleri yazıyorum. Veya ilk gördüklerimi…
Önce tepelerle çevrili oluşu dikkatimi çekiyor. Alankentli olanlar için alışılmış bir durum ama benim için farklı. Her aklıma geleni soruyorum yanımdakilere. “Şu koni gibi sivri tepenin adı ne?” diye. Bana “Sivri Tepe” diyorlar. Bir tarafı Aybastı topraklarındaymış. Olsun! Bizi bize bakan yeri ilgilendiriyor. Ne de güzel görünüyor uzaktan. Heybeti içinde saklı…
Sonra bir tepe daha ilişiyor gözüme. “Bunun adı ne?” diyorum. Bana “Purlu Tepe” diyorlar önce. “Pirli Tepe” de deniyormuş. “Pur” bu coğrafyada yarı sert topraklardan olan kütlelere denir. Yani biraz sıktın mı dağılır. Ne tamamen toprak ne de kayalık. Demek yapısı öyle bu tepenin. Şehre yüksekten bakıyor.
Kabataş ile Alankent arasında olan tepenin adı da Bağdat Tepe. Bir yanı Alankent’in yani. Bir de şehre yakın bir yerde “Boz Tepesi” var. Boz Tepesi epey meşhur. Bir de Asar kalesi veya Asar Tepesi olan bir yer daha var Kabataş yakınlarında.
Kısaca Alankent bir nevi koruma altında bu tepeler sayesinde. Şehre gözcülük yapıyor denilse caiz.
Yerleşim yeri bu tepelerin arasında kısmen düz sayılacak bir yere konulmuş. Gündüz vatandaşlar emin geziyor bu yerde. Geceleri ise tepeler bekliyor Alankent’i.
Yazıyı bir dörtlük ile bitirmek istiyorum.
…
Alankent çarşı pazar
Kâtipler halim yazar
Burayı Hakk korusun
İçinde yârim gezer…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKİ ORDU
TEPELER BEKLER BENİ
Günlerden Çarşamba. Şair-Yazar dostum Abdullah Kartal’danAlankent’in pazarı olduğunu öğrendim. Tabii olarak da seyahatimi Çarşamba gününe getirdim.
Alankent’e vardığımda Pazar kurulmuştu. Ah o kasaba pazarları. Her köyden kişiler gelir. Yanlarında satmak istedikleri ne varsa… Aslında köylülerin buluşma vaktidir pazarlar. Alış-veriş bahane desek yeri.
Kalabalığın tam ortasından geçtim önce. Sonra Pazar yerini dolaştım yaya olarak. Bir şehri yaya gezmek şehir ile irtibat kurmak demektir.
Bir şekilde tanıştığım Turan Yaşar Beyefendi ile Abdullah Kartal’ı bekledik. Beklerken de sohbet ettik biraz. Daha sonra parka uğradık.
Abdullah Kartal ve Turan Yaşar ile önce Alankent Çok Programlı Lisesi’ni ziyaret ettik. Bizi Güleryüz ile karşıladılar. Müdür yardımcısı Hakan Çeyil ve memur Kenan Keskin bizi makamlarına davet etti. Alankent başta olmak üzere bazı konularda sohbet edip ayrıldık.
Günlerden çarşamba olması kalabalığın diğer günlerden fazla olması demekti. Ancak vakit akşama yaklaştıkça bazı kişiler tezgâhlarını toplamaya başlamışlardı bile. Sabahki hareket yoktu artık.
Ben misafir olduğum için her şeyi soruyordum. Belki komik geliyordu Abdullah Kartal ve Turan Yaşar’a ama ne kadar çok şey öğrenirsem o kadar tesirli bir tanıtım olurdu Alankent için. Ne de olsa çok eski tarihe dayalı bir yerleşim yeriydi.
İsminin Alankent oluşu ayrı bir mevzu. İleride onu da yazarız. Şimdi ilk aklımıza gelenleri yazıyorum. Veya ilk gördüklerimi…
Önce tepelerle çevrili oluşu dikkatimi çekiyor. Alankentli olanlar için alışılmış bir durum ama benim için farklı. Her aklıma geleni soruyorum yanımdakilere. “Şu koni gibi sivri tepenin adı ne?” diye. Bana “Sivri Tepe” diyorlar. Bir tarafı Aybastı topraklarındaymış. Olsun! Bizi bize bakan yeri ilgilendiriyor. Ne de güzel görünüyor uzaktan. Heybeti içinde saklı…
Sonra bir tepe daha ilişiyor gözüme. “Bunun adı ne?” diyorum. Bana “Purlu Tepe” diyorlar önce. “Pirli Tepe” de deniyormuş. “Pur” bu coğrafyada yarı sert topraklardan olan kütlelere denir. Yani biraz sıktın mı dağılır. Ne tamamen toprak ne de kayalık. Demek yapısı öyle bu tepenin. Şehre yüksekten bakıyor.
Kabataş ile Alankent arasında olan tepenin adı da Bağdat Tepe. Bir yanı Alankent’in yani. Bir de şehre yakın bir yerde “Boz Tepesi” var. Boz Tepesi epey meşhur. Bir de Asar kalesi veya Asar Tepesi olan bir yer daha var Kabataş yakınlarında.
Kısaca Alankent bir nevi koruma altında bu tepeler sayesinde. Şehre gözcülük yapıyor denilse caiz.
Yerleşim yeri bu tepelerin arasında kısmen düz sayılacak bir yere konulmuş. Gündüz vatandaşlar emin geziyor bu yerde. Geceleri ise tepeler bekliyor Alankent’i.
Yazıyı bir dörtlük ile bitirmek istiyorum.
…
Alankent çarşı pazar
Kâtipler halim yazar
Burayı Hakk korusun
İçinde yârim gezer…