Yanlış bir başlık! Aslında “Yeni nesil estetikten anlıyor mu?” olmalıydı…
Durup dururken içinden iç karartan bir soru ile başlamanın âlemi ne diye geçirenler olabilir. Olsun. Duyduğumuzdan, okuduğumuzdan çok gördüklerimizin üzerinde duracağız.
Hakikaten yeni nesil estetikten anlıyor mu?
Günlerden bir gün sahil ilçelerinden birinde dolaşıyordum. Malum Düzce’den Artvin’e kadar olan vilayetlerin Karadeniz’e sınır çok ilçesi var. İşte o ilçelerden birindeyim. Şehrin denizle buluştuğu bir yerde küçük bir çimenlik ve denize uzanmış minik bir yarımada bulunan yerde Karadeniz’i seyre dalmıştım. Küçücük dalgacıklar sahili yalıyordu.
Belli bir süre gözümü ufuktan ayırmadım. Suyun, kendisi de sesi de dinlendirici. Ben denize bakıp hayaller kurarken yanımda birkaç delikanlının olduğunu fark ettim. Aynı akrandılar ve onlar da benim bulunduğum yere gelmişlerdi. Bulunduğum ilçe Karadeniz’e göre büyük ilçelerden sayılabilirdi.
Bir zaman sonra yanımda bulunan delikanlılardan biri arkadaşlarına; “Bu adaya bir kafe ne güzel olur değil mi?” diye sordu.
Bir an duraladım. Şehirde “kafe” denilen o kadar çok yer vardı ki çoğu müşteri arıyordu. Bir tane daha olsa ne olmasa ne? Ayrıca kafe denilen mekân yapıldığında her yerin iç tarafı aynı. Ha ada üzerinde olmuş ha düzlükte.
O delikanlının dediği yere yapılsa ancak penceresinden deniz görülecek. Mekân için yapılacak olan yerin dışında oturma yeri olmayacağına göre, ha denizin üstünde, ha başka bir yerde ne fark ederdi ki? Sadece içeri girerken binanın üç yanının deniz olduğunu bilir, içeride iken bunu fark bile edemezdi.
Ayrıca oraya kafe denilen tesis yapılırsa şehre göre üst sınıf insanların içeri girebileceği, o delikanlının ise içeride olup bitenleri laf ile dinleyebileceği bir yer olacaktır. Şehrin en tabii ve asude bir yerine kafe yapılmasını düşünmek de ne demek? Bu gençlerin aklından neler geçiyor? Neden kütüphane değil, laboratuvar değil, huzurevi değil, kreş değil de “kafe” denilen her yerde bulunan nevzuhur işletme modeli açılsın?
Bazılarımızın “Z” kuşağı diye yere göğe sığdıramadığımız bu neslin aklında neler var?
İnsanlar bir avuç yeşil alana muhtaç iken; hiç de elzem olmayan bir tesisin hem de böyle bir yere yapılmasında maksat ne olabilir ki?
Hâsılı yeni neslin kafasında ne var, nasıl çalışır orası araştırılması gerekli bir konu bence. İster sosyolojik, ister psikolojik yönden iyi tahlil edilmeli yeni nesil.
Atalarımız “Dervişin fikri neyse zikri de odur” demiş. Ne isabetli bir söz. Sanki yıllar sonrasını hatta asırlar sonrasını görmüşler. Yaşlıya “Ne istiyorsun” diye sorsalar, “sağlık” der. Mahkûma sorsalar, hürriyet ister. Tüccar para ister, sporcu başarı ister. Hepsinin de anlaşılan bir yanı vardır. Çünkü bulundukları hal ile istekleri son derece uygundur. Bizim "Z” nesli de “kafe” istiyor…
Aslında bu basit ve sıradan bir durum değildir. Toplum iyi tahlil edilmeli ona göre şekillendirilmelidir. Elbette ülkede kafe de olacak, sinema ve tiyatro da. Ancak her şeyin bir önceliği var. Atalarımız “Ehemmi mühime tercih etmeli” derdi. Yani istekler öncelik sırasına göre hayata geçirilmeli.
Şimdi bana “Bir kişiden bir laf duyup genelmiş gibi anlatmışsın” diyenler olabilir. Biz bu ve benzer lafları son zamanda epey duyuyoruz. Gençler için “Sosyal tesis” sadece eğlence yerlerinden ibaret. Kültürel alanlar onlar için kayda değer şeylerden değil.
Atalarımız “Tilkinin kırk masalı var, kırkı da tavuk üzerine” demesi gibi; gençlerin hayallerini süsleyen mekânların başında eğlence yerleri gelmekte. Kısaca “Vur patlasın, çal oynasın…”
Eskiler, ekmeğini taştan çıkarırlardı…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKİ ORDU
YENİ NESLİN ESTETİK ANLAYIŞI
Yanlış bir başlık! Aslında “Yeni nesil estetikten anlıyor mu?” olmalıydı…
Durup dururken içinden iç karartan bir soru ile başlamanın âlemi ne diye geçirenler olabilir. Olsun. Duyduğumuzdan, okuduğumuzdan çok gördüklerimizin üzerinde duracağız.
Hakikaten yeni nesil estetikten anlıyor mu?
Günlerden bir gün sahil ilçelerinden birinde dolaşıyordum. Malum Düzce’den Artvin’e kadar olan vilayetlerin Karadeniz’e sınır çok ilçesi var. İşte o ilçelerden birindeyim. Şehrin denizle buluştuğu bir yerde küçük bir çimenlik ve denize uzanmış minik bir yarımada bulunan yerde Karadeniz’i seyre dalmıştım. Küçücük dalgacıklar sahili yalıyordu.
Belli bir süre gözümü ufuktan ayırmadım. Suyun, kendisi de sesi de dinlendirici. Ben denize bakıp hayaller kurarken yanımda birkaç delikanlının olduğunu fark ettim. Aynı akrandılar ve onlar da benim bulunduğum yere gelmişlerdi. Bulunduğum ilçe Karadeniz’e göre büyük ilçelerden sayılabilirdi.
Bir zaman sonra yanımda bulunan delikanlılardan biri arkadaşlarına; “Bu adaya bir kafe ne güzel olur değil mi?” diye sordu.
Bir an duraladım. Şehirde “kafe” denilen o kadar çok yer vardı ki çoğu müşteri arıyordu. Bir tane daha olsa ne olmasa ne? Ayrıca kafe denilen mekân yapıldığında her yerin iç tarafı aynı. Ha ada üzerinde olmuş ha düzlükte.
O delikanlının dediği yere yapılsa ancak penceresinden deniz görülecek. Mekân için yapılacak olan yerin dışında oturma yeri olmayacağına göre, ha denizin üstünde, ha başka bir yerde ne fark ederdi ki? Sadece içeri girerken binanın üç yanının deniz olduğunu bilir, içeride iken bunu fark bile edemezdi.
Ayrıca oraya kafe denilen tesis yapılırsa şehre göre üst sınıf insanların içeri girebileceği, o delikanlının ise içeride olup bitenleri laf ile dinleyebileceği bir yer olacaktır. Şehrin en tabii ve asude bir yerine kafe yapılmasını düşünmek de ne demek? Bu gençlerin aklından neler geçiyor? Neden kütüphane değil, laboratuvar değil, huzurevi değil, kreş değil de “kafe” denilen her yerde bulunan nevzuhur işletme modeli açılsın?
Bazılarımızın “Z” kuşağı diye yere göğe sığdıramadığımız bu neslin aklında neler var?
İnsanlar bir avuç yeşil alana muhtaç iken; hiç de elzem olmayan bir tesisin hem de böyle bir yere yapılmasında maksat ne olabilir ki?
Hâsılı yeni neslin kafasında ne var, nasıl çalışır orası araştırılması gerekli bir konu bence. İster sosyolojik, ister psikolojik yönden iyi tahlil edilmeli yeni nesil.
Atalarımız “Dervişin fikri neyse zikri de odur” demiş. Ne isabetli bir söz. Sanki yıllar sonrasını hatta asırlar sonrasını görmüşler. Yaşlıya “Ne istiyorsun” diye sorsalar, “sağlık” der. Mahkûma sorsalar, hürriyet ister. Tüccar para ister, sporcu başarı ister. Hepsinin de anlaşılan bir yanı vardır. Çünkü bulundukları hal ile istekleri son derece uygundur. Bizim "Z” nesli de “kafe” istiyor…
Aslında bu basit ve sıradan bir durum değildir. Toplum iyi tahlil edilmeli ona göre şekillendirilmelidir. Elbette ülkede kafe de olacak, sinema ve tiyatro da. Ancak her şeyin bir önceliği var. Atalarımız “Ehemmi mühime tercih etmeli” derdi. Yani istekler öncelik sırasına göre hayata geçirilmeli.
Şimdi bana “Bir kişiden bir laf duyup genelmiş gibi anlatmışsın” diyenler olabilir. Biz bu ve benzer lafları son zamanda epey duyuyoruz. Gençler için “Sosyal tesis” sadece eğlence yerlerinden ibaret. Kültürel alanlar onlar için kayda değer şeylerden değil.
Atalarımız “Tilkinin kırk masalı var, kırkı da tavuk üzerine” demesi gibi; gençlerin hayallerini süsleyen mekânların başında eğlence yerleri gelmekte. Kısaca “Vur patlasın, çal oynasın…”
Eskiler, ekmeğini taştan çıkarırlardı…