SON DAKİKA
Hava Durumu

YOLLAR VE HATIRALAR

Yazının Giriş Tarihi: 29.07.2025 16:55
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.07.2025 16:55

Belki bir defa daha geçmeyeceğimiz, sadece hatıralarıyla baş başa kalmış yolların kısa bir hikâyesi olacak.
Daha önce bahsettiğim, Koçboynuzu yolu diye bilinen güzergâhın, kendinde kalan hatıraları bir yana, kısa seyahatimizin ardından hafızalarımızda kalanları da kayıt altına alalım istedik.
Dünya denilen geçici mekânda her saniye tarihe havale olunan o kadar çok şey var ki…
Çocukluğumuzda ismini duyduğumuz, üzerine konuşmalar yapılan bu mekânları yaklaşık 70 sene sonra tekrar ziyaret etmek farklı bir duygu. Bu yolun bundan 70 sene öncesine dair dedelerimizden hikâyelerini dinlemiştik. Biraz vefa biraz da merak saikiyledüştük yollara.
Bir devre hizmet etmiş yolun ismi bir köye verilmemiş. Hâlbuki “Koçboynuzu” hiç de rahatsız edici bir isim değil. Ordu ile Samsun arasında yıllar önce bilinen; özellikle Fatsa ile Perşembe arasında yaşayan vatandaşların kullandığı yolun o zamanlar kıvrım kıvrım olmasından dolayı verilmiş bir isim. Yani bir koçun boynuzuna benzetmişler.
Yanımda arkadaşım Seyfi Günaçtı ileBolaman Mevkiinden girip Perşembe’den çıktığımız; bu yolda bazı kişilerle konuştuk. Yol tarifi için bazı vatandaşlarla kısa sohbetlerimiz oldu. Kime sorduksa bize kendi anlayışına göre bir tarifte bulundu. En önemli ortak yanları ise “Şurada yol ikiye ayrılır, siz daha düzgün diye sola sapmayınız” gibi izahatlı açıklamalar da yaptılar. Anlamama ihtimaline karşı da “İkinci dönemeci dönünce gördüğünüz mahalle tarafına doru gidiniz” diye de ilaveler yaptılar.
Biz her defasında teşekkür edip yola devam ettik.
Bir keresinde birbirinden arılan yola yaklaşıyorduk ki hayvan otlatan bir beye “Perşembe’ye nasıl gidilir?” diye sorduk. Cevap olarak da “iki dakika sonra yol ikiye ayrılır siz sapmadan devam ediniz” dedi. Biz buraların yabancısı olduğumuz için sorduk değince bize; “ Üç yüz metre ileride ilk ev bizim orada biraz dinlenebilirsiniz” demez mi?Bu nasıl bir teklifti?
Anadolu insanının içinde kötülük barındırmayan yapısı ve yardımseverliği bir araya gelince böyle durumlar çıkıyor karşımıza. Yabancı bir eve sahibi olmadan girmek ne demek? Biz teklife teşekkür ettik ve zamanımız dar olduğunu söyledik. Ancak şaşkınlığımız biraz sürdü.
Daha sonra yol üçe ayrıldı. Üçü de güzeldi. Üç yolun ağzında kalakaldık. Derken bir vatandaş gördük. Seyfi Günaçtı vatandaşa selam verdi ve ona “Sizin köyün muhtarına söyleyiniz de buralara bir işaret koysun” dedi. Adam biraz sinirlendi. “Şimdi ağzımı bozacağım da misafirsiniz” dedi. Biz “Olur mu öyle şey. Muhtara söyleyin dedik sadece. Belki aklına gelmemiştir”dedik. Vatandaş; “Ben muhtar için demiyorum zaten” dedi. Bu sefer kızgınlığın nereye gideceğini bilemediğimizden sakin olmasını söyledik.
Meğer vatandaş muhtara ve yetkililere değilmiş kızgınlığı. Muhtar oralara birkaç kere yön tabelası yaptırmış, o köyün gençleri geceleri silah hedef tahtası olarak kullanmışlar. Kızgınlığı “disiplinsiz” gençler içinmiş meğer. Sonra bize yolu tarif etti ve biz üçe ayrılmış yolun bizi hedefe götürecek tarafından devam ettik.
Ve son dönemeç…
Artık yolumuz yokuş ve düzlük değildi. Devamlı iniş halinde seyir ediyorduk. Yani sahile yaklaşıyorduk bir yerde. Tam bu esnada yol yine ikiye ayrıldı. Biz nasıl karar vereceğimizi düşünürken önünde hayvanlar olan orta yaşlı bir kadın yol boyu geliyordu. Nasılsa önümüzden geçecek o zaman sorarız diye bekledik.
Kadın tam önümüzden geçerken Seyfi Hoca kadına hitaben “Size bir şey sorabilir miyiz?” dedi. Kadın sorun deyince Seyfi Hoca eliyle yolun bir tarafını göstererek “Bu yol nereye gider?” dedi. Kadın tek kelimelik cevap verdi “Şehre…” Bu sefer “Hangi şehre?” diye sorunca kadın “Perşembe” dedi.
Maalesef bu yazı burada bitmek durumunda. Yerimiz daraldı çünkü…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.