2001 yılından buyana, medya sektöründeyim.
O günden buyana sayısız haber ve köşe yazısı yazdım.
Aklımın erdiği, dilimin döndüğü kadar genel ve yerel meseleler üzerinde görüş beyan ettim.
Bazen takdir edildik, bazen de eleştirildik.
Amacımız; hiçbir zaman başımızın okşanması olmadı.
“Ne demiştim!” ikilemine muhatap olmamak adına, her zaman mantığımın ve hissiyatımın gereğini dile getirdim, kaleme döktüm.
Coğrafyası küçük ama sorunları büyük ve birikmiş bir ilde yaşamanın yanı sıra, bu şehri idare edenlerin basiretsizliği, bölgecilik anlayışı, dar çerçevede gösterdikleri hemşericilik zihniyeti, yıllarca aşılması en zor engel gibi gelmiştir bana.
Ordu, Fatsa, Ünye şeklinde üçe bölünmüş bir ilin, il merkezinde konuşlanış resmi kurumları ve bu kurumların makam odasını işgal edenlerin, Ordu ilini: Turnasuyu ile Efirli arasından ibaret saymaları, en çok eleştirdiğim hususların başında gelir.
Yıllar sonra elimize bir fırsat geçti. Samsun ile Trabzon arasında büzüşen bir ilin talihini değiştirecek bir fırsat: Büyükşehir.
Gerçi; nimeti akşamdan sabaha, külfeti yıllara sonra gelecek diye destek vermiştik ama tam istediğimiz gibi olmasa da varlığını hissettiren, konuşulan, bilinirliği artan bir Ordu’ya kavuşmuş olduk.
Parasal kaynakların tek elde toplandığı, hesabın ve planlamanın tek ekip tarafından yapılacak olması, düşük maliyeti ve fazla mal ve hizmet alımını sağlayacağı, dolayısıyla da belediye hizmetlerinin ucuzlayacağı beklentimiz, ehil ve ahlaklı kadrolar açısından halen daha geçerliliğini koruyor.
Belediyeciliğin omurgalı ve yetenekli kadrolarına ilaveten, yürütmenin icra makamında oturan bakanlarımızın da ortak akıl paydasında buluşması ile hayal ettiğimiz Büyükşehir bir Ordu’nun tesisi, en büyük beklentimizdi.
Ama gelinen noktada kör topal giden ve sürekli aksayan ve gizliden gizliye yürütüldüğü hissi uyandıran kavgaların sonucu, umulanın çok ötesindeyiz.
İlk bakışta aynı gemde gibi gözükenlerin, en ufak bir meselede dahi “öteki” algısı uyandıracak ifadelere başvurması, alınacak daha çok yolumuz olduğunu gösteriyor.
Farklı makamların ve farklı koltukların sahipleri arasında yaşanan ya da yaşanıyormuş hissini uyandıran açıklamaların, esasında taraflarına da bir faydası yok.
Evet; o anlık veya geçici bir süre, birinci dereceden yakınlarına nefsani bir haz verdiği söylenebilir.
“Helal olsun” dedirtebilir.
Lakin kavganın kazananı var diyen, samimiyetsizliğindendir.
En azından seçmen tarafında ne kazananın ne de kaybedenin bir kıymeti olmadığını söyleyebilirim.
Yorulduk, sıkıldık, bunaldık!
Bir an evvel sulh sağlanmalı.
Şayet kelle alınacaksa da alınmalı.
Yeterli kesilen baş, boş yere kesilmemiş, yanlış yere kurban edilmemiş olsun.
Tüm bunları dile getiren hadiseyi bilmeyen yok, zira iletişimin her ortamında ayyuka çıktı, sağır sultan bile duydu.
Elbette ki siyasetin ağır abileri de olaydan haberdar oldu.
Eğer halen duymadık diyenler var ise bir hatırlatmada bulunayım.
Geçtiğimiz pazar günü (23 Temmuz 2017) Perşembe Yaylasında 911.si yapılan güreşlerde yaşanan ve Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Enver Yılmaz ile Ordu İl Emniyet Müdürü Sayın Suat Çelik arasında başlayan ve polisin, jandarmanın, zabıtanın koruma içgüdüsü ile boy gösterdiği, çiçeği burnunda Kültür ve Turizm Bakanı, Ordu Milletvekili Sayın Numan Kurtulmuş’un alanı terk etmesi ile gündeme gelen “Protokol” krizi.
Gün boyunca hem internet hem de televizyon kanallarında flaş haber olarak geçti, sosyal medya üzerinden de belki yüzlerce, beki binlerce (tamamını takip etmek mümkün olmadığından) yorumlar yapıldı.
Tarafları yerden yere vuranlar da oldu, haklı görenlerde. Tek ortak görüş; Ordu adına hoş olmadığıydı.
Bir yanda Büyükşehir Belediye Başkanı, öte yanda İl Emniyet Müdürü…
Her ikisi de Ak Parti siyasetinin içinde yer alan isimler. 
Biri seçimle, diğeri ise seçilmişlerin teklifi, uygun görmesi ve onayı ile iş başına gelmiş.
Yani Büyükşehir Belediye Başkanını belirleyen ile İl Emniyet Müdürünün atanmasını onaylayan isim tek: Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan.
Öyle ise her hangi bir araz var mıdır, var ise nerededir?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin oylandığı 16 Nisan 2017 referandumu öncesine dayanan, 10 Nisan Ordu ziyaretinde yapılan Büyükşehir Belediyesindeki aramaların, sonrasında ise İl Emniyet Müdürünün hedef tahtasına oturtulmasına kadar varan bir süreç.
O günden buyana Ordu İl Emniyet Müdürü Sayın Suat Çelik’in görevinin başında olması, Ankara siyasetinin sahip çıktığına dair algılara neden olmuştu ve bugün basın toplantısı düzenleyen Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Enver Yılmaz da bu durumu “Özel görevli olarak gönderildi” ifadesi ile beyan etti.
Valilik ve Başsavcılık makamlarında yapılan değişikliklerin de bir hedefe yönelik olduğunun ulu orta konuşulduğu bir süreçte, yaylada yaşanan hadiseyi; biriken gerginliğin öfke ile dışa vurumu olarak tarif etmek mümkün.
Sayın Enver Yılmaz’a göre kasten İl Emniyet Müdürünün bir çabası. Protokol sırasında olmamasına, arka sıralarda yer ayrılmasına, ikaz edilmesine karşın, sabahın dokuzundan buyana beş polisin başında beklediği sandalyeye oturması, önceden çalışılmış ve kurgulanmış bir eylem.
Tepkisinin hoş olmadığının da farkında…
Farklı kanallar ile de ikaz edilebileceğini, gereğinden fazla tepki gösterdiğinin kabul ediyor ve bir nevi komplo kurulduğunu iddia ediyor. Ancak, “Madem komplo olarak görüyorsunuz, siz de bu hareketiniz ile komploya alet olmadınız mı” sorusuna ise  “Ben de bir insanım. Siz benim yerimde olsaydınız, belki de daha sert tepki gösterirdiniz” şeklinde açıklama yapıyor.
Bugünkü basın toplantısında geçti bu ifadeler, kamera kayıtları eşliğinde.
“Ne oldu ise ikimizin arasında oldu” diyor. Polis, Özel Harekât, Jandarma ve Zabıtaya da teşekkür ediyor, itidalli davranışlarından ötürü ama alanı terk edenlerin gidişini ve sosyal medya ile internet sitelerinde olayın çarpıtılarak sunulmasını eleştiriyor.
Bir eleştirisi de Ordu İl Emniyet Müdürü Sayın Suat Çelik’in Fatsa Devlet Hastanesinden aldığı ancak daha sonra SGK’dan iptal edip, ilgilinin (İl Emniyet Müdürü Suat Çelik’in) oğluna telefondan bildirildiğine dair üç günlük istirahat raporunu tepkiler üzerine verdiğini söyleyen hekimin tutanağı. Adını vermedi ancak gerekli görülmesi halinde açıklayabileceğini de belirtti.
Ankara’dan iki müfettişin de soruşturma için görevlendirildiği kayda geçti bugün. 
Görünen o ki bu müfettişlerin Ordu İl Emniyet Müdürü hakkında düzenleyecekleri rapor da yakın bir gelecekte kamuoyuna düşecek.
Peki, bundan sonra ne olur?
Ordu İl Emniyet Müdürü Sayın Suat Çelik’in donanımı ve deneyimi açısından deyim yerinde ise harcanması ihtimali zayıf. Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olacağına dair söylentiler de bir süredir dolaşıyordu zaten.  
Büyükşehir belediyesindeki böcek arama operasyonunu kendi iradesi ile yapmış, aramalardan da kamuoyuna deklere edildiği gibi suç unsuru bulunmamış ise tenzili rütbe alması kanılmaz olurdu ve geçen üç buçuk aylık süre zarfında tayini çıkabilirdi. Gerçi kararname hazırlandığı ve bunun da süre alacağı ifade ediliyor.
Yok, eğer Büyükşehir Belediyesine yapılan operasyon Ankara’dan talimatlı yapıldı ise bu talimatı kim, ne maksatla verdi ve aramalarda umduğunu buldu mu?
Özellikle insan kalabalığının en yoğun yaşandığı ve yedi kanalın canlı yayın yaptığı bir programda yaşanan bu arbedenin görünenin dışında aktörleri var mı?
Ve neden Bakanlığının ilk bölgesel etkinliğine gelen Sayın Numan Kurtulmuş’un gözü önünde cereyan etti?
Bu soruların muhatapları tarafından cevaplanması gerekiyor.
Bizler bu coğrafyanın insanları olarak hem Bakanımızdan hem de Büyükşehir Başkanımızdan yatırım ve hizmet bekliyoruz. Bu beklentimizin de gayet haklı ve yerinde olduğunu düşünüyoruz.
Varsa bir kavga, kapalı kapılar ardında olsun!
Davasında haklı olan kazansın.
Artık yorulduk!
Bizler, başarılı Büyükşehir Başkanı istiyoruz.
Bizler, başarılı bir Kültür ve Turizm Bakanı istiyoruz.
Hakkımız yok mu?