SON DAKİKA
Hava Durumu

Yapılan anonslar dikkate alınsa iyi olur

Yazının Giriş Tarihi: 01.08.2017 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.08.2017 00:00
Siyaset, günlük hayattaki yerini ve önceliğini her daim koruyan en başlıca konumuz.
İki kişi bir araya gelse, hal hatır sormadan sonra ikinci mevzu siyaset oluyor.
İster aynı tarafın isterse de farklı tarafın savunucusu olsun, iki kelam siyaset konuşmadan ayrılmak neredeyse imkansız.
Aynı tarafın tarafgiri olanların bile ortak noktada buluşamadığı anlar var.
Ve aslında bu durum, toplumsal zenginliklerimizin en önemlisi.
Farklı düşünmek, farklı bakmak, farklı yorumlamak...
Kısacası, farkı fark ettirmek.
Aksi halde tek dize bir hayat sürmek, kaçınılmaz olur.
Lakin bir sorun var ki o da kraldan çok kralcı olmak.
Tarafgirlik noktasından teslimiyet noktasına gelmek.
Yanlışa yanlış diyememek!
Körü körüne, her icraata ve her söyleme sahiplenmek.
Her işin başından kendinden olan veya kendindendir gibi yapanların bulunmasını istemek.
"Gibi yapan" tabirine maruz bıraktıklarımızı aslında "gemisini yüzdüren kaptan" olarak da nitelendirebiliriz.
İktidarda A Partisi olmuş, B Partisi olmuş önemli değildir onlar için.
Tek önemli olan, onların orada bulunmaları ve kendi menfaatleri doğrultusunda işlerini gördürebilmeleridir.
Bu husus dün de böyleydi, bugün de böyle.
Yarın da böyle olması yüksek ihtimal.
Gerçi tek suçlu olanlar değil!
Bu kimlikleri ve kişilikleri bilmesine karşın, bunları siyasetin ve siyaset bağlantılı icraatların ortasına yerleştirenler. Amma bireysel amma da kurumsal...
Gemiyi ilk terk edecek, trenden il inecek, sırttan ilk hançerleyecek, ilk tehlikede saf değiştirecek bu tiplerin neden önemsendiği aslında bir muaama değil.
Her işe yarayacak, her görevi yerine getirecek, sorgulamayacak, görmeyecek, duymayacak olmaları ortak özellikleri ve siyaseti hizmetten farklı kurgulayan güçler için de olmazsa olmaz tipler.
Yeterki onlar bekledikleri kadar kazansın, başkalarını hak mahrumiyetleri, maddi ve manevi kayıpları hesaba katmaya gerek bile yok.
Başları okşansın, aferin alsınlar ve dahi ceplerini doldursunlar.
Liyakat; ufak bir teferruat ve kendi fasit daireleri içerisinde geçerli bir hüküm.
Hak; aidiyet halinde bahşedilmiş ve fasit daireleri içerisinde geçerli bir hüküm.
Ama nereye kadar?
Bir kusma, tıksırma, Boğaz'a takılma durumu yok mu?
Karın ağrısı, bağırsak dolanması, kabızlık hali yok mu?
Elbette var!
Var ama vurdum duymazlık, boş vermişlik, neme lazımcılık, adam sendecilik tahtı sallayana kadar frene basmak yok.
Peki, frene ne zaman basılacak?
Sandıkta dip yapınca.
Ya o zaman ne olacak?
Tedbir alınmazsa o zaman, bu zamandan daha beter olacak.
Zira yarım ya da tam farketmez giden küplerin yerine boş küpler gelecek.
Önlem alınamaz mı?
Alınır alınmasına ancak tepeden aşağıya epey bir tırpan gerekir. 
Siyaset kurumu bunu göze alabilir mi, milletin menfaatine malum tiplerin ipini çeker mi?
Bu soruya evet demek isterim.
Kaldı ki bu günlerde kaçınılmaz hamle olarak ortada duruyor.
Neredeyse tek çıkış noktası desem, abartmış olmam.
Cumhurbaşkanının bugünlerdeki söylemleri de esasında siyaset hayatımızın marazlarına vurgu yapmak değil mi?
Gerçi O'nu ilgilendiren kısım partisi ile alakalı ama diğer partiler açısından da durum farklı değil.
Emeni kapan, kerameti kendinde görmüyor mu sanki.
Makam ne olursa olsun, sanki babadan miras kalmış gibi davranmıyor mu?
Bir resim karesine girdi diye kendini hak sahibi görenlerin yanında, sorumluluk almış,önemsiz yetkisi almışlara çok görmemek gerekir ama malum; balık baştan kokarmış.
Kadrolaşma, kendi hissiyatıyla aynı olanları makama taşıma, politikalarına ters düşen kadroları saf dışı bırakma...
Bunların hepsine, liyakat sahibi ve hakkaniyet ölçüsünün koruyanların getirilmesi kadrolaşma gibi görülse de bence sorun yok.
Sorun nerde? 
Sorun; işin temizlikçiye kadar indirgenmesinde.
Sorun nerde?
Sorun; kendi sendikasından olmayanların, yazılılarda yüksek not almasına karşın, mülakatsa verilen düşük notlarla sistemin dışına itilmesinde.
O kadar ayyukaya çıktıki artık aynı partini, aynı sendikanın üyesi olanlar dahi seslerini yükseltmeye başladı.
Yani mızrak çuvala sığmıyor!
Öyleyse bu zihniyet ve pervasızlık ortamında 2023 vizyonu hayata geçecek?
15 Temmuz'da sokağa inen, kurşunların hedefi olan, söz konusu vatan olduğunda gerisini teferruat olarak gören, aynı parti çatısında siyaset yapmamasına karşın ülkenin ve milletin selameti adına mevcut iktidara destek veren ne olacak?
Yenikapı ruhunu yaşatmak mümkün olacak mı?
Bu hal ile zor!
O sebepledir ki dünyaya kafa tutan bir Türkiye istiyorsak, öncelikli hedefimiz; içerideki unsurlarına koz vermemek olmalı.
O sebepledir ki yek vücut olmak istiyorsak, öncelikli hedefimiz; kahır ekseriyetin ortak paydasında buluşmak olmalı.
O sebepledir ki ortak paydada buluşmak istiyorsak, öncelikli hedefimiz; ger görüşü dikkate almak, her kişiyi adam yerine koymak olmalı.
7 Haziran, 16 Nisan, yükseklerde etkili olmasına karşın, aşağı kesimlerde yeterince anlaşılmış gibi gözükmüyor.
Başarıda kendine pay çıkaranlar, başarısızlıktan sağa sola bakıyor.
Adeta topu taca atıyor.
Geçmişte 2002 ruhunun AK Parti'de yeniden canlanması gerektiğini, abdest tazelenmesi gerektiğini, ilgili gördüklerime ifade etmiştim.
Maalesef ya abdest alınmadı ya da eksik alındı.
Bu saatten sonra ise normal abdest yeterli olmayacak.
Gusül abdesti alınması gerekiyor.
Durağa geldiğinde inmesini bilmeyenlerden, sonraki durağın hesabını yapmalarını beklemek abes olur.
Yapılan anonslar dikkate alınsa iyi olur.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.