“Erkenden daha erken” olarak hatta “Derhal” şeklinde dillendirilen 24 Haziran Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimlerinde en olağan dışı tavrı sergileyen parti, hiç kuşku yok ki Cumhuriyet Halk Partisi oldu. Seçime girip giremeyeceği şüpheli görülen İyi Parti’ye bile 15 vekil vererek, adeta zihinlerde var olduğu ima edilen seçimlere sokmama gayretlerini de boşa düşürmüş oldu.
Gerçi İyi Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Meral Akşener, 100 bin imza ile seçimlere gireceği taahhüdünün arkasında durarak talebi geri çevirse de Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu tavrı, Türk demokrasi tarihine bir kazanım olarak kaydedildi.
Her ne kadar Cumhur ittifakı karşısında safları sıkı tutmak ve İyi Parti seçmeninin muhtemel bir ikinci tur sürecinde desteğini almak niyeti okunabilse de yine azımsanmayacak bir akıl manevrası olarak görmek lazım.
Malum uzunca bir süredir iktidar yüzü görmeyen ve görmek isteyip istemediği de şahsımca muallak olan Cumhuriyet Halk Partisinin Cumhurbaşkanı Adayı olarak Yalova Milletvekili Muharrem İnce’yi göstermesi ise “Acaba” dedirtti.
Zira CHP Genel Başkanlığı yarışında daima hazır halde bekleyen ve her kongrenin vazgeçilmez adayı konumunu koruyan Sayın Muharrem İnce’nin genel başkanlığa layık görmeyen genel merkez tarafından “Cumhurbaşkanlığı’na mı yoksa parti dışına mı çıkartılıyor?” yorumlarına neden oldu.
İlk turda ipi göğüslemesi zor görünen İnce’nin alacağı oy miktarı, CHP’nin geleceği açısından da çok manidar sonuçlar doğurabilir. Yüksek oy alır ama seçilemezse, genel başkan adaylığı için ciddi bir karşılık bulabilir. Aksi halde ise parti içi muhalefet eden bir vekilden öteye geçmesi zor görünüyor.
Gelelim CHP’nin 24 Haziran sürecinde Ordu’daki durumuna…
Her ne kadar CHP’nin milletvekili olsa da her kesimin gönlüne girebilmeyi başarmış bir isim liste başı yapıldı. Uzun yıllar belediye başkanlığı yaptıktan sonra vekillik gömleği giren ve partisinin Genel Başkan yardımcılığı görevine getirilen Seyir Torun.
Ve seyit Torun’un yeniden seçilmesine ise kesin gözüyle bakılıyor.
İkinci sıradaki isim ise Mustafa Adıgüzel. Sayın Adıgüzel, 7 Haziran seçimlerinde milletvekili seçilen iki isimden birisiydi. Lakin talih, 1 Kasım’da yüzüne gülmedi. Seyit Torun milletvekili olurken, Adıgüzel iş hayatına geri döndü. CHP kimliği ve hatta sol kesimden olup olmadığı çok tartışılan hatta ve hatta ülkücü geçmişi olduğu dahi dillendirilen Sayın Mustafa Adıgüzel’in yeniden CHP’den aday gösterilmesi ve dahi ikinci sıraya konulması, artık bu tartışmaların da yersizliğini göstermiş oldu.
Üçüncü sıradaki aday ise Fatsa İlçe Başkanı iken görevinden istifa eden Avukat Onur Çam. Gençliği ve dinamikliği ile partisini her ortamda var eden, konuşurken boş laf etmeyen, eleştirirken istemezükçü olmayıp yapıcı davranan, her yaştan ve her kesimden takdir gören kimliğe ve kişiliğe sahip bir isim.
Liste bu şekilde mi yapılmalıydı?
Bir sürü alternatif fikir duymak mümkün Fatsa sokaklarında. Özellikle de Avukat Onur Çam açısından. 
AK Parti’nin Fatsa ve havzası için listeye aldığı Ergün Taşçı, MHP’nin ikinci sırasında bir Fatsalının olmayışı, Fatsalı seçmenin Onur Çam’a destek vermesini sağlayabilir miydi? Evet, sağlardı ancak listenin başında ya da ikinci sırasında olsa idi.
Malum 7 Haziran’da iki vekil çıkaran CHP, 3 yıl aradan sonra da ikinci vekilliğin kapısını aralaya bilirdi. Sayın Torun, Genel Başkan Yardımcısı sıfatı ile Orduluların yoğun yaşadığı her hangi bir bölgenin her hangi bir listesinde yer alabilir, Onur Çam da Ordu’da liste başı yapılabilirdi.
Elbette ki bu bir tercih, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinin bir tercihi ve vardır bir bildikleri ama ben aklımdan geçeni ifade etmem gerektiğini düşünüyorum. Muhtemel bir kazanım; elden kaçırılmış, fırsat tepilmiş de olabilir.
CHP listeleri bu seçimlerde Genel Merkez tarafından belirlendi. CHP’nin ülke demokrasisine verdiği katkının takdiri yanında, aynı katkıyı; parti içi temayül yapmadığı için kendi tabanından esirgediğinin de altını çizelim.
Görüşmek üzere, hoşça bakın zatınıza…