SON DAKİKA
Hava Durumu

SÖZE SUS DİYEN ÇIĞLIK GİBİ/ SÜKUTUN KIYMETİ

Yazının Giriş Tarihi: 21.10.2019 00:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.10.2019 00:00

Çoraplarımı çıkardım. Eskiden kara lastiğin içine koyardım. Bu sefer de aynısını yaptım.Çorapları çıkardım, ayakkabımın içine koydum. Hafifçe derenin sularına bastım. Ne güzel bir an... Ne güzel...
 
Sararan yapraklara bakarken, eski hatıraları araladım usul usul kışa hazırlanan çocukluğumun deresindeki o güzel taşın üstünde...
 
Ne kadar berraktı su, çoğu zaman buğulu ve allak bullak hatırıma dokunan hatıralarım gibi değil. Maziyi, derenin suyu berraklığında hatırlıyorum, çocukluğumun deresindeki o güzel taşın üstünde...
 
Hiç konuşmuyorum. Bu gün susarak konuşmaktayım, berraklaşmış mazi aynasından birkaç görüntü dondurmaktayım, çocukluğumun deresindeki o güzel taşın üstünde...
 
Hep aynı yere dönen somon balıkları gibiyim şu an ayinemde donmuş suretimle. Yatılı okula gitmeden önce de son bir oturuşla dinlendiğim çocukluğumun deresindeki o güzel taşın üstünde... Şu anda rakamlar oldukça kıymetsiz, lakin otuz yıl önce oturulmuş bir anı, aynı tad ve koku ile yeniden yaşıyorum sanki... Meryem’in hurma ağacına eş, ufkumun sütresinden kalbimi yumuşatan o sesle.
 
Hala içilebilir doğallıkta az ötemdeki çeşmeyi andıran taş ve su. Kapanıp doya doya içiyorum. Bu su yıkıyor içimi, bir başka tadı var. Ortam kokusu aynı otuz yıl öncesi gibi. Çok taşlar göçtü çok selde, çok selde yenileri geldi... Benim taşım, o hurma ağacı gibi hala yerinde. Hem vahye, hem doğaya hem de varoluşa koşarak giden ben, sessiz ve mutlu bir oturuşla anı donduruyorum, çocukluğumun deresindeki o güzel taşın üstünde.
 
Mutluyum lakin bir hüzün var gözlerimde. Sessizlik biraz daha derinleşiyor. Hafif bir ikindi güneşi sızıyor yaprakların arasından gözlerime. Sırtüstü, taşla bütünleşmiş gibi uzanıyorum. Emarımı çekiyor taşım, başım ise otuz yıllık bir patoz gibi öğütüyor anı. Bazı anlar vardır, çok çok uzun zamanlara denk. Aytmatov’un “ Gün uzar asır olur” adlı eseri gibiyiz şimdi ben ve ben, çocukluğumun deresindeki o güzel taşın üstünde. “ Gün olur asra bedel” kötü ve ruhsuz bir çeviri, ilk baskısında kullanılan çeviriyi yazsalar yeniden, keşke... Gün uzar, asır olur...
 
Uzayıp, günümü asra dönüştüren çok anlarım oldu. Bu gün yeniden böyle bir anı yaşamanın sevinci ile doluyum, çocukluğumun deresindeki o güzel taşın üstünde.
 
Bilenler bilir, deredeki taşların bazılarından doğal kına yapılır. Küçük yayvan bir taş, azacık su ve biraz uğraşı ile. İşte oldu. Kınayı şu ayaklarıma sürsem. Beni hakikatten- hakiki yoldan- hiç ayırmayan ayaklarıma. Bitirdim. Şimdi, o ikindi güneşi ile biraz kurusun. Ne güzel kokuyor. Bu yaşam, bu otuz yıl öncesi çocukluğum. Bu koku benim, benim kokum bu. Çocukça bir gülümseme ile huzuru yudumluyorum, çocukluğumun deresindeki o güzel taşın üstünde.
 
Kınanın rengi de güzel tuttu. Ne güzel yakıştı ayağıma. Faydası şu an için bir tarafa. Ben, hayal mi diye tereddüt ettiğim anı, gerçek görmek için yaktım kınayı, çocukluğumun deresindeki o güzel taşın üstünde...
 
Akşam serinliği çöküyor dereye. Hatıralarımın sessiz ve rahatlatıcı serinliğine karışıyor. Bu saatlerde gözümle aynı renge bürünüyor yeşillik, özümle aynı notada, uzayıp asır olan gün, çocukluğumun deresindeki o güzel taşın üstünde...
 
Bazen sükutu dinleyin. Her şeyi bir boşverin. Uzayıp asır olacak bir gün yaşayın gibi nasihatlerle bitirmeyelim anı.
 
Şöyle bitirelim...
 
Çocukluğumun deresindeki o güzel taşın üstünde, bir günüm uzadı asır oldu..
Kınalı ayaklarım şahit...
Vesselam...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.